Halı sektörünün duayen firmalarından Avak Şirinoğlu’nun her ilmeğinde bir emek var… “Tarihin kültürle ipeğin üzerindeki buluşması” diye özetlersek, hakkını teslim etmiş oluruz herhalde. Firmanın kurucusu Avak Şirinoğlu, Kayseri’den başlayıp, dğnyayı saran halıcılık hikayesini okuyunca siz de hak vermiş olacaksınız…
Avak Şirinoğlu: “Mesleğe çıraklıkla başladık”
Öncelikle biraz kendinizden bahseder misiniz?
15 Mart 1936 tarihinde Kayseri’nin Bünyan ilçesinde doğdum. Ailem köyde yaşardı, köyümüzde okul olmadığı için şehre giderdik. Ağabeyim o yıllarda Kayseri’nin en meşhur halıcısı Puzant Usta’nın yanında çalışırdı ben de okul çıkışları yanına gider yardım ederdim. Biz 4 erkek kardeş halı tezgâhında büyüdük, bizde ilkokulu bitiren tezgâhın başına geçerdi. Bu şekilde ağbeylerimle 1959 yılına kadar beraber çalışarak ürünlerimizi İstanbul’a pazarladık. O zaman mesafeler şimdiki gibi kolay aşılmadığı için İstanbul’da da faaliyet göstermeye karar vererek iki ağabeyim ile birlikte 1959 yılında Kapalıçarşı’da ilk iş yerimizi açtık. Mesleğin her tozunu yuttuğumuz için üretimlerimiz sekteye uğramadan devam etti. Üretim dışında al-sat yapmaya da devam ediyorduk. 1964 yılına kadar Kapalıçarşı’da çalışmaya devam ettik. Dış pazarları takip etmeye başlayarak yönümüzü Avrupa’ya çevirdik. O yıllarda Hereke halısının ve eski Kumkapı Halılarının Avrupa’da ve Amerika’da tatmin edici fiyatlarda satışları yapıldığını öğrendik.
Hereke İpek Halı üretimine geçişiniz nasıl oldu?
1965 yılında Hereke ‘de İpek Halı ürertimi yapan Sümerbank faaliyetini durmaya karar vermişti. Hereke’ye gittik. İşçiler işsiz kalmış, ustalar boştaydı… Ağbeyimle o an dedik ki ‘Biz zaten ustayız, bu işi biz niye yapmıyoruz.’ Biz hemen Hereke’de işçileri, ustabaşılarını topladık. Bursa’ya giderek ipeklerimizi temin ettik, tezgâhlarımızı yaptırdıktan sonra dokumaya başladık. Tesisimizi kurduktan sonra ipek halılar tüm dünyada ilgi görmeye başlayınca ülkemizde ipek halı üretimi de büyümeye devam etti.
Hatta öyle bir hal aldı ki 1975’lerde Türkiye’de bakallar bile tezgâh yapıp halı üretmeye başladı. Böyle olunca da biz kalitemizi daha yukarılara çıkarmaya başladık. İnce ipek halı üretimine geçtik. Tabi insanlar kaliteye rağbet gösterince bu mesleğin erbabı olmayanlar en ufak krizlerde kepenk kapatmak zorunda kaldı.
El dokuması ipek halıcılığı hakkında bize neler söylebilirsiniz?
Ben Anadolu’da büyüdüm. Anadolu’da kız çocukları doğduğu günden evlendiği güne kadar ona çeyiz dizilirdi. Halı da bu çeyizin olmazsa olmazıydı. Ve bu halılar el dokuması olurdu. Şimdi ise herkes cebindeki paraya göre bir günde ev diziyor. Yani bu el dokuması sanatının gelişen sanayi karşısında tutunması çok zor. Çünkü el dokuması makine halısı gibi değil, daha fazla emek, daha fazla zaman, daha fazla irade istiyor. En önemli sebep ise tabi ki kar marjları. Seri üretim bizim sanatımızı geride bıraktı. 20 sene önce 200 kişi bu işi yapıyorken şimdi 10 kişi yapıyor. Çünkü gençlik bu işi bilmiyor, yaşlılar da yatırım için halı alıyor.
Avak Şirinoğlu halılarını bu kadar özel kılan nedir?
Halının en güzeli ipektir ve ipeğin en iyisi Bursa’da yetişiyor. Mesela İran’da da var ipek ama yıkadıkça matlaşıyor. Çin’de de var ama yıkadıkça pamuklaşıyor. Bizim ülkemizde yetişen ise yıkadıkça daha parlak ve pürüzsüz bir hale geliyor. Ben hiç bir zaman ithal ipek kullanmadım, hep Bursa’ya giderek ipeği kendim alırım, kendime has usullerle boyatırım. İpeğin kalitesinin yanında tabii ki motiflerde çok önemli. Biz Osmanlı saray motiflerini tercih ediyoruz. Tamamen yerli mazleme, yerli üretim. Şirinoğlu halılarını özel kılan şey budur işte.
Zareh’ten bahsedelim biraz?
Zareh’in malları da ipektir ve Osmanlı’ya yapıyordu. Dua ve ayetler işliyordu. Hatta Zareh’in yarım kalan halısını bizzat dokuyarak tamamladım. Benim tarzım Zareh’in tarzıyla birebir. Esinlendiğim en büyük değer de Zareh. Gelin görün ki kıymeti öldükten sonra anlaşılmış, değeri öldükten sonra iade edilmiş bir sanatçıdır Zareh. Sanırım bende öyle olacağım. Zareh saraya yaptığı halılarını cumhuriyetin ilanından sonra piyasaya yapmaya başlıyor ama çok zorlu geçiyor yaşamı. Hastalanıp hastaneye düşüyor cebinde parası yok. Zareh’in doktor komşusunun annesi ‘Oğlum şurada gariban bir komuşumuz var git hayrına bir bak’ diyor ve tanışıyorlar. Doktor Zareh’i seviyor ve ölene kadar da onunla ilgileniyor. Zareh bir gün doktora ‘Oğlum senin bana çok emeğin geçti ama benim sana verecek maddi gücüm yok, şuarada 2 tane halım var onları vereyim bunlar sana istikbalin olur, sakla bunları’ diyor. Doktor alıyor, Zareh ölüyor ve aradan yıllar geçtikten sonra doktor tanınmış ünlü bir doktor oluyor. Kapalıçarşı’da ortak ahbaplarımız varmış o doktorla ve doktor ortak ahbabımıza ‘Bende 2 halı var bu halıların değerini kim bilir’ diye danışıyor. Arkadaşım benden bahsettikten sonra bizi buluşturdu. Doktor halıları çıkarıp bana gösterdi ve değerini sordu. Muazzam eserlerdi ikisi de. Dedim ki doktora ‘Benim bunları alacak servetim yok.’ İşte Zareh böyle bir ustaydı.”
Kumkapı Halısı’nın özelliği nedir?
Kumkapı halısını en büyük özelliği yalnız ipek olmasıdır. Kumkapı halısı gördes düğümü dediğimiz Hereke düğümüdür. Bir de Kumkapı halıların özelliği eski olması. Teknolojinin bu kadar gelişmediği bir ortamda yapıldığı için ayrıca bir değerli.
Arkas Sergisi’nde size bir oda ayrıldı bundan biraz bahseder misiniz?
Türk halıcılığı geleneğini yaşatmak adına önemli bir çalışma yaptı Lucien Arkas. Bizlere de elinden gelen desteği her zaman gösteren Arkas’ın sergisine bir halı verdim. Türkiye’de bugün Arkas koleksiyonu gibi koleksiyon yok. Tek amacı Türk halıcılığının ve Kumkapı Halıcılığının bitmemesi, Arkas, Zareh stilinin bitmemesi için mücade ediyor. Bizlerde onun desteği ve teşviki ile beraber günden güne daha güzel işler yapmak için çalışıyoruz.
Şirinoğlu: “Halıcılık meşakatli bir iş”
Avak Şirinoğlu’nun en son başarısı 26×26 bahsedelim. Avak usta hangi duygularla dokundu? Bir isim koysanız bu eserin adı ne olurdu?
Şirinoğlu 26 derdim. Çünkü ben halılarıma Şirinoğlu’ndan başka isim vermem. Çünkü özenimiz hepsinde aynı. İşimiz bu bizim. Her ne kadar işçilerimizde olsa biz her daim işimizin başında duruyoruz. 1000 işçi bulunur ama 1 başçı bulunmaz o yüzden bende elimden geldiğince işime konsatre oluyorum. Ayda en az 2 defa atölyelerime giderim. Çalışan kızlarımı dinlerim. İşimi çok seviyorum, sevmezsem yapılacak iş değil çünkü.
Sizden sonra sanatınızı devam ettirecek birileri var mı?
Bir oğlum 3 kızım var. Oğlumun devam edeceğini düşünüyorum. Tabi şartlar farklı olursa siz işi bırakmazsanız bile iş sizi bırakabiliyor. Torunum okumaya amerikaya gitti. Muhtemelen o yapmaz. Yeni nesil artık başka işlere yöneliyor. Halı uzun vadeli bir iş. Siz bana bir sipariş verseniz, size net tarih veremem. 1 yıl da olabilir, 2 yıl da olabilir. Halı geçimden ziyade keyfi bir iştir. Atölyemde 60 yaşında kadınlar, işe ihtiyacı olamayan, maddi durumları iyi olan. Sadece halı dokumayı sevdikleri için gelip çalışıyorlar. Yani sevmeyen bu işi yapamaz.
İsterseniz desenlerinizden bahsedelim biraz…
Benim motiflerim Osmanlı desenleri. Gördes, Lâdik, Polonez, Kumkapı, Topkapı, Taçmahal dediğimiz modeller var. Yalova’da model atölyemizde geliştiriyoruz. Ayrıca 2 tane kendi yaptığım kilim desenler var. Eski bir Malatya kilimi deseni. Dünya da bir başka eşi yok bu halının. Piyasaya yeni bir soluk, yeni bir heyacan getirmek için yaptım. Metalik kullanmayı bıraktım, çünkü eski simler yok. Şimdi ki simler petrolden yapılıyor. O yüzden çabucak kararıyor. Halı dokuma işi arı sırı gibi bir şeydir, sabır işidir. Halı yöre farkı bile gözetir. Yörenin ruhunu taşır halı.
Sırrım dediğiniz ne var mesleğinize dair?
Benim en büyük sırrım bir halıyı başlatana o halıyı bitirmek. Aynı kız kardeşten biri halıya başlasa biri bitirse aynı olmaz. Elleri farklıdır çünkü. Meşakatli bir iştir. Bütün desenlerin, yazıların üstünde tek tek durmak lazım. 10.000.000 düğümden tek bir tanesi kötü olsa o halı berbat olur.