Mekana anlam katan dokunuş

Avrupa’daki ilk 10 handtuft fabrikasından biri olarak adından söz ettiren Yıldızlux, bir dünya markası olma yolunda hızla ilerliyor.

Yıldızlux markasını daha yakından tanıyabilir miyiz?

Yıldızlux markasının temellerini 1985 yılında attık. Markanın kurucusu olan babam Uğur Fıratlı, eskiden çalıştığı Gümüşsuyu markası sayesinde halıyla tanışmış. Markanın tasarım tarafını ise sanatçı kimliğiyle annem üsteleniyor. Bugün halen bir aile şirketi olarak varlığımızı sürdürüyoruz. İlk zamanlar köylerde kültürel desenlerle yapılan halılar haricinde şehirlerde satışı kolay olabilecek makine halıları tasarlanırken, biz yaptığımız bir hotel projesi ile Türkiye’ye farklı bir teknik getirdik. Annem işin içine girdikten sonra babam fabrikayı küçülttü ve İstanbul’a getirdi. Annemin tamamen sanatçı ruhuyla tasarlayıp dokuduğu halılar, teker teker alınıp satılmaya başlıyor. Sektörün tekrar hareketlenmesiyle tekrar birlikte büyüyüp şirket haline geliyoruz. Ortaokul döneminde okul sonrası atölyemize annemin yanına gelip elimize makaslarla halıları oymak, rutin ve keyifli oyunumuzdu. Şuan yönetimde İtalya’da tasarım eğitimi alan kardeşim Ece Fıratlı ve ben varız. Türkiye’de handtuft konusunda en eski ve en deneyimli kişiler olmak bizim için onur verici.

Bu tekniğin çıkış yeri neresidir? Türkiye’ye getirdiğiniz teknik tam olarak nedir?

Babam gençlik yıllarında bu tekniği Almanya’dan getiriyor ve ardından Bolu’da büyük bir fabrika kuruyor. Handtuft olarak adlandırılan bu dokuma sistemi Avrupa’da doğan modern el halısı. Aynı zamanda bu teknik, el dokumalarını daha hızlı yapmak için tasarlanmış bir sistem. İstenen her renk ve ebatta yapılabiliyor. Türkiye’de ilk kez böyle bir şey yaptığımız için bunu tanıtmak zaman aldı. Uzun süre Türkiye’de handtuft yapan tek şirkettik. Sonra yavaş yavaş bu alana giren firmalar oldu ve teknik daha çok bilinirlik kazandı. Bu bizi mutlu eden bir gelişmeydi. Çünkü tek biz varken imkanları tanıtmak kolay değildi. Sonrasında sektöre yeni katılan firmalar baktı ki bu iş biraz da delilik. Çünkü çok ince detayları var ve müşteriyi anlayıp istediğini verebilmek zor.  Mesela müşterinin odasında kullandığı desenler ve renkleri görüp tam renk tonuna göre iplik seçiliyor ve 2 metrelik bir halı oluşturuluyor. Bu normalde seri üretim yapan halıcıların hoşuna giden bir sistem değildir. Tamamen müşterilerimizin zevkine hitap edecek deseni tasarlayıp dokuyoruz. Malzemelerimizin hepsini Yeni Zelanda’dan tedarik ediyor ve doğal malzeme kullanıyoruz. Ürünlerimizin farklı, kaliteli ve en önemlisi el işi olmasına özen gösteriyoruz. Bu çizgimizi bozmadan ilerlemek niyetindeyiz.

Bu üretim için nasıl bir tesise sahipsiniz?

Üretimimizi Tarabya’da gerçekleştiriyoruz. 15 kişilik bir üretim ekibimiz var. Hiçbir zaman işin kolayına kaçan veya kar marjını artırmak için kaliteden ödün veren bir firma olmadığımızdan tanıtım yapma ihtiyacımız dahi yok. İstanbul’daki iyi mimarların hepsi ile çalışma imkanı bulmuş olmanın gururunu taşıyoruz. Ne ala ki sektörde Yıldızlux sorulduğunda kalite ve iyi servis ile takdir toplamaktayız. Aynı zamanda markamıza yurtdışından da çok fazla talep var. Piyasa araştırması yapıp numune yaptırdıklarında ürünümüzün farkını net bir şekilde görebiliyorlar.

Hammaddede neden Yeni Zelanda yününü tercih ediyorsunuz? Kullandığınız yünlerin diğerlerinden farkı ne?

Yeni Zelanda’da yünlerin yıkanması konusunda endüstri çok iyi yerleşmiş durumda. İşlerini çok ciddiye alıyorlar ve profesyoneller. Koyunyünü kullanıyoruz ve bildiğiniz gibi bunun standartları var. Maalesef Türkiye’de ve Avrupa’da bizim kullandığımız kalitede olmuyor. Sunduğumuz ürünler hav çıkarmaz çünkü elyafı uzundur, sırt kılından ve kalitelidir. Aldığımız hammaddeler bize gelmeden önce o kadar temiz yıkanıyor ki ipte herhangi bir yağlanma, koku olmuyor ve düzgün renk alıyor. Yağlı olduğu zaman havada ki isten bile leke oluşabiliyor. Bu anlamda tedarikçilerimizden çok memnunuz.

Renkler de aynı şekilde talebiniz doğrultusunda mı oluşuyor?

Bizim bu zamana kadar oluşmuş çok iyi bir renk kartelamız var. Endüstriyel bir iplikçi kadar çok değil. Ama zamanla ihtiyaçları doğru tespit ederek oluşturduğumuz renk kartelamızın içinde 200 adet renk vardır. Siparişin belli bir miktarın üstüne çıkması sebebi ile istenilen her renk de boyanabilir.

Halıların tasarımı nasıl yapılıyor? Bilgisayar ortamında mı? Elde çizerek mi?

Her iki şekilde de çiziyoruz. Açıkçası tasarım aşamasında deseni büyütüp küçültmek anlamında bilgisayarın avantajı var ama bu işin asıl kafası insan. O sebeple daha çok elde çizim yapılıyor. Müşteri buraya geldiğinde bazen ne istediğini anlamak çok kolay olmuyor. Biz evlere de gidiyoruz. Müşterimizin kendi evinin ışığında renklere bakıyoruz ve tasarımları belirliyoruz. Müşterilerimizin evini ziyaret ettiğimiz esnada evin ihtiyacını ve müşterimizin zevkinin detaylarını daha kolay ve hızlı anlıyoruz.

O zaman burada bir halı mühendisliği var diyebilir miyiz?

Evet diyebiliriz. Müşteri bize ne istediğini anlatıyor fakat evine gidince isteğinin aslında bambaşka bir şey olduğunu görüyoruz. Eve gidip bakmak en doğru rengin bulunmasına vesile oluyor. 1 halıdan fazlaysa eve kesin bakıyoruz çünkü onların mutluluğu bizim için çok önemli. Yaptığımız aslında minik bir mimarlık gibi çünkü o eve bir şeyler katarak dönüyoruz. Tasarım ekibi toplanıyor ve çalışma yapıyorlar, müşteriyle bizzat görüştüğüm için çalışmalar önce benden geçiyor. Sonra çalışmamızı sunuyoruz, genelde beğeniyorlar ama değişiklik isterlerse de düzenleniyor.

Yurtdışında yaptığınız projeler var mı?

Ortadoğu’dan bazı devlet büyüklerinin evlerini, camileri ve kral evi dedikleri mekanları yaptık. Avrupa da ve İngiltere de bazı önemli mimarlıklarla süregelen bir çalışma mevcut. Dünya da her gecen gün handtuft tekniği daha geçerli hale geliyor.  Bu sektörün en eskilerinden olmak bizi bir adım önde kılıyor.

Bu ara oldukça sık karşılaştığımız en az 2000 metrekarelik Ortadoğu projeleri için teklif verirken müşterilerimize imalat süreçlerini ve fiyatı belirleyen ayrıntıları da anlatıyoruz. Çünkü bazı yeni doğmuş firmaların kendilerinin bile deneyimlemeden ve emin olmadan yanlış fiyatlarla ortaya çıktıklarını görüyoruz.

Bunca senedir bu sektörün içerisindesiniz. Tüketicilerinizin alışkanlıklarında ne gibi değişiklikler oldu?Elle dokuma yapıyorsunuz ama teknolojide günden günde gelişiyor. Bu gelişimin size katkısı oldu mu?

İşin ilginç tarafı teknoloji handtuft a çok fazla hizmet etmiyor. Evet, gelişme tabi ki var; ama Autotuft tarafında. Autotuft makinaları, Handtuft tabancaları elde dokuduğumuz sistemin otomatik makinalar sayesinde dokunmasını sağlıyor. Autotuft imalatçılarının hedefi yüksek miktarda seri üretim yapmak. Otomatikman bu sefer de kalite düşüyor ve bizim sunduğumuz ürünle arasında büyük faklar ortaya çıkıyor. Onlar sürümden, biz ise müşteriden kazanıyoruz.

Dünyada bu handtuft üretiminde kaçıncısınız?

Yıldızlux olarak Avrupa’daki ilk on fabrikadan birisiyiz.

Handtuft dünyada en çok nerelerde tercih ediliyor?

Tekne ve Marin sektöründe oldukça tercih ediliyor. Çünkü teknelerin imalat standartlarında %100 doğal malzeme kullanmak zorundayız. Teknede de yanma tehlikesi ve güneşten solma gibi durumlar oluşmaması adına teknelerde sıkça kullanılıyor. Çocuk odaları ve evlerde genel alanlarda çok kullanılıyor.

Son zamanlarda sahte hammadde kullanımı çok arttı. Pırlantadaki gibi hemen anlaşılmadığında halıcılıkta çok fazla kandırmacalar oldu. Ancak bir süre kullanıldıktan sonra anlaşılıyor. Yün ve sentetik halıları yan yana koyduğunuzda bir tanesi sekizinci ayda eskirken diğeri kullanıldıkça güzelleşir. Yün halı hem sağlıklıdır hem de eskimez. Önemli bir ayrıntı olarak görüp çocuk odalarını hep halı yaparlar. Yün halının alerji yaptığını söylerler fakat esasen kaliteli yün kullanılmazsa alerji yapar. Yün halıya mikroskopla bakılırsa dökülen akarın üstünde durmasını ve uçuşmamasını sağlar. Dolayısıyla vakumladığı zaman aslında en temiz alanı yün halı sağlar.